Arama Sonucu:

Ankara’dan İstanbul’a hareket eden o trende, doğmamış çocuğuna bir mektup yazmış ve Cumhuriyet’in 50. yılını kutlamaya sayılı gün kala, 100. yılının 2023’e denk geldiğini, benim de o yıl 50 yaşımda olacağımı hesaplamışsın:

25 Ağustos 1973
Ankara – İstanbul yolunda
Bebeğimiz ilk şehirler arası yolculuğuna başladı. 50. gününde (Nuranımın karnında).
Cumhuriyet’in 50. yılını da, 100. yılını da hep beraber görmek dileğiyle…
Belki biz görmeyiz ama evladım, sen göreceksin, huzur ve neşe içinde.

Aileden kalan, manevi değeri ölçülmez eşyaları göz önünde bulundurmak ne kadar doğru, pek emin değilim artık. Bir süre sonra her birini; salondaki koltuk takımı, mutfaktaki masa, yatak odasındaki gardırop gibi kanıksıyor çünkü insan. Değersizleştirmiyor ama alışıyor. Alıştığı için de değerini fark etmez oluyor zamanla. Çalışma masamın arkasındaki duvarda asılı, çerçevelenmiş iki mektuba yıllar içinde alışmam gibi tıpkı.

Evet, sen göremedin, ben gördüm. Hem de çok şey gördüm, baba. Cumhuriyet’in 100. yılını, o kadar da huzur ve neşe içinde karşılayamadık ama. Buruktuk. Sahipsizdik. Bayramımızı onca “rağmen”e karşı kutlamaya çalışmak, bitkin düşürdü hepimizi. Gene de tadını çıkardık günün, elimizden geldiğince tabii.

Mutluluk bazen yaşayıp görmekte, baba. Bazen de erkenden çekip gidip hiçbir şeye tanık olmamakta. Hayrın içinde şer, şerrin içinde hayır öyle güzel gizlenebiliyor ki… Anlayamıyoruz en başta, göremiyoruz. O yüzden kaybın çok büyük değil yani. İyiye giden pek bir şey yok buralarda. Akreple yelkovan durmaksızın dönüyor sadece, o kadar. Bazı şeyler değişiyor, bazı şeyler hep aynı kalıyor ama olumluya evrilen neredeyse yok gibi. Dünya birbirini yiyor iki karış toprak için. Ülkenin gidişatını ise, ne sen sor ne ben söyleyeyim… Helal kavramını haram yiyenlerden, güngörmüşlüğü sonradan görmelerden, hiç olmanın her şey olduğunu koltuklarına yapışmış muktedirlerden, tek yüzlü yaşamanın kıymetini yüz zenginlerinden, utanmanın erdemini ise pişkinlerden öğrenir olduk nicedir.

Bazı değerleri anlamak, sadece eğitimle olmuyor. Bunun için biraz vicdan ve vefa da gerekiyor sanki. Anlamak istemeyene hem, neyi anlatacaksın? Kula kulluk etmenin ne menem bir şey olduğunu mu? Özgürlüğün faziletlerini mi? Orucu ne bozar, ne bozmaz, asırlardır öğrenememiş bir topluluğa, sadece yüz yıldır var olan bir rejimin kazanımlarını mı anlatmaya çalışacaksın?

Sen doğmamış çocuğuna mektup yazdın, ben de içimden geçenleri ölmüş babam için kâğıda döktüm. Benim gerçekçiliğim senin iyimserliğine biraz gölge düşürdü belki ama böyle düşünüyor, böyle hissediyorum uzun zamandır. Doğumumdan önce bana hitaben yazdığın mektuplar, beni kucağına aldıktan sonra tuttuğun notlar, özel günlerimde çalıştığım okula gönderdiğin çiçeklere iliştirdiğin mesajlar, her birine minnettarım. Nereden geldiğimizi, kimlerin aracılığıyla şu dünyada nefes aldığımızı hiç unutmuyoruz tabii, fakat bütün bunların arada bir hatırlatılması da iyi geliyor. Yaşımız kaç olursa olsun, ihtiyaç duyuyoruz bu duyguya.

Cumhuriyet gibi tıpkı, bize miras kalan bazı eşyaların da kıymetini bilmek ayrı bir ruh istiyor. Bu dünyaya savruk gelen, savruk göçüp gidiyor.

14 Yorum

  1. Canım Çipdemciğim,
    Babacıgının mektubunu okuduktan sonra cevap mektubunda çok ağlarım sandım çünkü bir cok yazında ağladıgım dogrudur . Bu sefer aglamadim cunku ayni duygularin tercumesi olarak kizginlik biraz galip grldi ve babacigina 50 yil oncekinden daha coskulu bir kutlama yaptiginizi yazamadigin icin .

  2. Çıplak gerçeklikle, sepya zamanlardan kalma iyimserlik arasındaki o amansız avaşı ne de güzel mısralara dökmüşsün. Yüreğime oturdu, gözlerim nemlendi…

  3. Emel Bilgin

    Yazını okurken bitter çikolata tadında bir burukluk hissettim,ağızda dağılan,leziz ve sonrasında buruk ama anlamlı bir tad bırakan.Nur içinde yatsın Sefer amca,o kadar özel bir armağan bırakmış ki,hem de daha doğmamış evladına,sanki onu doğmadan tanıyormuş gibi.Acaba 100.yılı görseydi mutsuz mu olurdu yoksa herşeye rağmen görseydi mi buna ben de karar veremedim.Ama her ne kadar istediğimiz gibi kutlanmasa da,ne kadar çok olduğumuzu görmek bana umut verdi.Gençliğe hitabede satır satır anlatmış Atam bugünkü durumu,sanki 96 yıl sonrasına yazılmış bir mektup gibi.Acaba bugünleri tahmin mi etmiş yoksa dünden bugüne değişen bir şey yok mu ondan emin olamıyorum,belki ikisi de doğru.Çiğdemim,yazmaktan sakın vazgeçme,yoksa ben de okumaktan vazgeçerim.

  4. Mine Aksoylu

    Hıçkıra hıçkıra ağlayarak okudum.Tesellide kifayetsiz kaldığım cümleler ,düğümlendi boğazımda…Bir degerli Cumhuriyet beyefendisinin duygulu, samimi ifadesini, yarınlarda, henuz doğmamış evladına emanet birakacigi ,en degerli hazinesi Cumhuriyete olan bağlılığını ve fedakar babanin yarınlarda ,emin olarak gururla teslim edeceğini bildiği ,henüz doğmamış yavrusuna bırakacağı degerli emanetin bayragi vasiyeti Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında şimdi elinde canim.Degerli babaciginin bu günleri gorememesinin hüznü ve Cumhuriyet değerlerimizin maalesef yavas yavas yok edilmesinin üzüntüsü yüreğimi dağladı bir kez daha.Bayrak siz evlatlarimizdan ,evlatlariniza ,elden ele verilen meşale gibi ,hep nesilden nesile gururla tasinacaktir. Bu değerli manevi emanetin annecigin, babacigin gibi ,senin gibi, biz Atatürk evlatları için en büyük hazinedir.Ve ilelebet payidar kalacaktır.Degerli Babaciginin kaybıyla yüreğim daglanirken,Cumhuriyetimizin sonsuza dek yaşayacağını bilmemiz yarınlara en büyük umudumuzdur.Nur icinde yat degerli Cumhuriyet evladı. Gözlerimdeki yaşları silerken haykırdım.”Yasasin Cumhuriyet!”Canim kizim,bu manevi guzelligi bizlerle de paylaştığın için ellerine emegine yüreğine sağlık.Murekkebin kurumasın yavrum.Hep babanin değerleriyle hep Cumhuriyetle kal….

  5. Meral Kurulay

    Sevgili arkadaşım, senin gibi vatanını seven, münevver bir insan yetiştirdiği için değerli babanı rahmetle anıyorum. Nurlarda yatsın. Annemin dedesi Cumhuriyetin ilk müftüsü Harputlu Müderris Müftü Mehmed Kemalleddin Efendidir. “Cumhuriyet’tin 1. Yıldönümü olan 29 Ekim 1924’te sabah dokuzda Elazığ’ın mülki, askeri, adli bütün erkânı, bütün memurları, uleması, eşrafı, ileri gelenleri, cemiyet başkanlarıyla çeşitli heyetler, Elazığ Hükümet Konağı’nın önünde toplanmışlar, şehrin Müftüsü Mehmed Kemaleddin Efendi’nin yaptığı dua ile program başlamıştır.” Bildiğim yapılan duanın da Türkçe olduğudur. (Mamuretülaziz adlı gazetenin 29 Ekim 1925 çıkan sayısından )
    Son derece ilimdar bir aileden geliyorum. Atalarımızı rahmetle anıyorum. Cumhuriyetimize her şeye rağmen elimizden geldiğince sahip çıkmaya çalıştık, çalışıyoruz. Eğitimci kimliğimizle bunu yapıyoruz, yazdıklarımızla, okuduklarımızla aydınlanmaya, aydınlatmaya çalışıyoruz. Çocukken annem ve babam bana her zaman Cumhuriyetin “özgürlük” olduğunu, onuncu yılda nasıl kutlama yaptıklarını anlatırlardı. “Cumhuriyete sahip çık!” sözleri kulaklarımdan gitmez. Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz bunu unutmayalım. Umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Zamanında bu kadar cehaletle nasıl başa çıkıldıysa, biz de çıkarız. “Yaşasın Cumhuriyet”
    Sevgiler.

  6. Yasemin Çopuroğlu

    Kübra Hanım,
    daha doğmadan kıymet görmek ne kadar güzel ve herkese nasip olmaz. Çok şanslısınız, dünya ve ülkemiz maalesef iyiye doğru evrilmiyor fakat ümit her zaman olmalı. Bu karanlık tünelden çıkabilmek daha doğrusu ömrümüzün buna yetmesi ve gelen kuşağın değer bilmesi en büyük arzum. Arada bize güzel bir pencereden bakmak düşüyor 🙂

  7. Çiğdemciğim,
    Gözlerim dolarak ve her cümlesini onaylayarak okudum yazını. Her şeye rağmen, ömrümüz yettiğince, Cumhuriyetimizin yeni yaşlarını, ülkenin kıymet bilen evlatları olarak artan bir coşkuyla birlikte kutlayacağız. Hem sevgili baban gibi gidenler hem kalanlar için.
    Eline sağlık!

  8. Gözlerim dolu dolu okudum. Sefer Amca yazarken ne umutlarla yazmıştır kim bilir. Hiç aklına gelir miydi ülkenin bu hali. Allah milletimizin gözünü açsın. Sefer Amcaya gani gani rahmet dilerim ❤️❤️❤️

  9. Esin Arkan

    O kadar özel bir hediye almışsın ki, ederini tahmin etmek hayal sınırlarımızı zorlar. Baban senin nasıl güzel bir evlat olacağını doğmadan bilecek öngörüye sahipmiş. Beni çok duygulandırdın. Ama babana daha güzel haberler verebilmeni isterdim. Hüzünlendiğim bölümü burasıydı. Kalemine ve yüreğine sağlık.

  10. Çok manidar bir yazı olmuş Kübra Hanım, elinize sağlık. Ne mutlu size ki böyle güzel bir armağan bırakacak kadar ince düşünceli bir babanın evladısınız ve ne mutlu Cumhuriyet Türkiye sine ki sizin gibi aydın kadınları var. Onca ‘rağmene’ rağmen ümit var olalım. Hep birlikte Türk’e, Atatürk ‘e layık cumhuriyetin yalnızca bir yönetim şekli olmadığının idrakine vakıf kızlar, oğullar yetiştirme gayretine olalım bizden öncekiler gibi. Cumhuriyetimiz aydınlık kızlarımızın, oğullarımızın omuzlarında sonsuza dek payidar olacaktır inşallah!

  11. Mürvet Acar Odabaşı

    Hayatın ağırlığını hissederken iliklerinde.. Bazen bir yazı alıp götürüverir seni.. İçini burkar söyledikleri.. Ama olsundu.. Doğruydu.. İçtendi.. Sevilendendi.. Ne kaldı ki sevgiden gayri.. Onu kaybetmeyelim bari.. ❤️ Çiğdem’ciğim ince ruhuna sağlık.. Değerli babacığın nurlar içinde huzurla uyusun.. Gururusun..

  12. Füsun Sunter

    Ne denir ki..Bir çok doğmuş çocuğun duygularını yazmışsın.Her zaman ki gibi duygulanarak okudum,yüreğine sağlık..

  13. Mesut Coşkun

    Çiğdem, içimizdeki duygulara hitap etmişsin. Sıkıntılı dönemler geçirsek de, yorulsak da, özgür, mutlu ve çok sesli bir ülke için düşüncelerine ,eline sağlık…

  14. Mustafa Anlar

    “Müjdeler var yurdumun toprağına taşına. Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına”. Şu anda tam hatırlamıyorum ama, 50. yılda Ankara’daydım. Tek kanal TRT televizyonu Boğaz Köprüsü’nün açılışını veriyordu. Başbakan Demirel (Çoban Sülü) gururla açmıştı köprüyü. Heyecanlıydım. Türkiye’nin (ve Kıbrıs’ın) geleceğine dair umutlarım vardı. O umutlar düşe kalka bir süre daha sürdü. Ta ki, kendini ressam sanan bir kukla, kuklacıların istekleri doğrultusunda her şeyi altüst edene kadar.
    100. Yıl beklentilerime göre sönük geçti. Hele burada yapılan berbat bir kutlamada, eğitim bakanlığı koltuğunda oturan ve dincilere boyun eğmiş zat öğrencilere hitap ederken Mustafa Kemal’in adını da andı ya! İçimde birşeyler ezildi.
    Ben şimdi torunlarımla gelecekle ilgili ne yazayım? TCnin 110. yılını görür müyüm bilmiyorum. 125 ise hiç gerçekçi değil.

Bir yorum Yaz