Arama Sonucu:
J. W. Waterhouse, “Odysseus ve Sirenler”, 1891

İstanbul gibi vahşi bir şehirde ardımızda bıraktığımız yaşamlar, Truva Savaşı’nı anlatan İLYADA DESTANI ise; her sabah evimizden çıkıp akşam geri dönene kadar yaşadıklarımız, aynı savaş sonrası krallığı İthaka’ya dönmek için çabalayan ve bu yolculukta başına gelmedik kalmayan Odysseus’un, ODYSSEİA DESTANI’nda aktarılan hikâyesidir.

İyonya’da M.Ö. 8. yüzyılda dünyaya gelen ve her iki destanın da derleyicisi olan Homeros; İstanbul’da M.S. 21. yüzyılda bir kez daha doğsaydı eğer, güncellemek zorunda kalacağı ODYSSEİA’sında her birimiz kendi İthaka’mızın kralı veya kraliçesi olurduk. Truva Savaşı’ndan kaçmak için kılı kırk yaran ancak bu çabasında başarılı olamayan Odysseus gibi, sabah karanlığında omuzlarımız düşük ve başlarımız eğik hâlde, işe gitmek için yollara düşerdik. “Amaca giden her yolun mübah olduğunu” düşünen aramızdaki bazı ahlaksızlar Truva Atı planlarını devreye sokarken, kimimizin aklına bile gelmezdi bu tarz hinlikler. O temiz yürekliler oklarla, yaylarla, babalarından kalma yol ve yordamlarla savaşı kazanacaklarını sanarken hâlâ, atı alan Truva’yı geçerdi. Hades korkusu nedir bilmeyen ve yemeye doyamadıkları lotus bitkisi yüzünden ayarları iyice şaşanlarımız ise, haksız kazançların ve ölümlü unvanların esiri olur fakat algıları ve ruh hâlleri yüz seksen derece değiştiğinden, bunun farkına bile varmazlardı. İş yerlerinde ayak kaydırmaktan usanmayan tek gözlü devler, onca gayretlerine rağmen emellerine hâlâ ulaşamamışlarsa, babaları Poseidon’dan destek alır ve tek derdi evlerine sağ salim dönmek olan biz Odysseus’ların yolculuğunu zorlaştırmak için ellerinden geleni yaparlardı. Kapitalist sistemin yamyam Laestrygon’larından canlarını zor kurtaranlarımız ise, bu sefer de acımasız İstanbul trafiğine kendilerini kurban ederlerdi. Ve karanlık çöktü mü evine sağ salim erişebilenler; nefslerine yenilmeyip bu badireleri atlatanlar arasından çıkardı, destanın sonunda İthaka’daki krallığına varıp karısı Penelope ve oğlu Telemakhos ile mutlu ve huzurlu bir hayat süren Odysseus gibi.

Eve dönmek huzur demektir. Dinginliktir. Mahremiyettir. Eve dönmek, dört duvarı ve bir çatısı olan konuta dönmek değildir sadece. Özüne, kendine dönmektir. Evi ısıtan, onu yuva hâline getirdiğin detaylara dönmektir. Evi “sen” yapan özelliklere dönmektir. Bu bazen duvara astığın yağlı boya bir tablo olur, bazen kanepenin üstüne öylesine attığın bir battaniye, bazen de uçuk mavi bir perde… Evin, çok “akıllı” olması filan da gerekmez. Kendini rahat ve huzurlu hissetmen yeterlidir orada.

Ayrıca, bilimsel bir dayanağı var mı, emin değilim, fakat dışarıdaki hayatlarımız ev dekorasyonundaki tercihimiz ile ters orantılı gibi geliyor bana: Evin dışındaki dünya bizim için karmaşıklaştıkça, minimalist dekorasyona olan eğilimimiz artıyor sanki. “Az eşya ile mutlu ol” fikri, daha cazip bir hâl alıyor. Eşiğimizin ötesindeki zor şartları, kendi yaşam alanımızın dahilindeki ferahlık hissi ile dengelemeye çabalıyor gibiyiz. Çalışmak istemediğimiz işlerden, üstümüzden atamadığımız sorumluluklardan, sürdürmek istemediğimiz akrabalık ilişkilerinden, ayıklayamadığımız tanıdıklardan uzaklaşamadıkça, evlerimizdeki gereksiz eşyalardan kurtulma yoluna gidiyoruz. Modern yaşamın karmaşasına karşı oluşturduğumuz, bir tür savunma mekanizmamız bu yani. Ham ve rustik malzemeler kullanarak, toprak ve taş tonlarındaki yumuşaklığı yakalayarak doğaya geri dönmekten, uzun zamandan beri uzak kaldığımız evlerimize tekrar kavuşmaktan başka bir şey değil gayretimiz. Savaşmak için önce evi İthaka’dan ayrılan, sonra da ona ulaşmak için olmadık engelleri aşmaya çalışan Odysseus gibiyiz hepimiz… İthaka’sında, Penelope ile Telemakhos gibi bekleyenleri olanlarımız ise en şanslılarımız…

16 Aralık Cuma

(Bu blog yazısı; çevrim içi aylık kültür, sanat ve edebiyat dergisi “Mikroscope”un 19. sayısında da yayımlanmıştır.)

İstanbullu Odysseus’lar | Mikroscope (mikro-scope.com)

29 Yorum

  1. Çiğdemcim kalemine sağlık. Yine çok güzel bir yazı olmuş. Sana yeni yılda başarılar mutluluk ve sağlık diliyorum

  2. İlke GUROL

    Ne güzel tanımlamışsınız günümüzü ve yaşamlarımızı. Bence de hayat zorlaştıkça kendimize rahat alanlar yaratmaya çabalıyoruz. Kaleminize sağlık.

  3. Mustafa Anlar

    Homeros’un karakterlerini ne de güzel uyarlamışsın günümüzün insan görünümlü canavarlarına. Şu dünyada insanın iki kapı arasındaki yolculuğu her zaman bir Odisseus macerası olmuştur, hep bir arayış (quest). Kimimiz yeldeğirmenlerine saldırdık, kimimiz sindiğimiz köşede saldıranları izledik ya korkuyla, ya da kıs kıs gülerek. Bir zaman geldi, gidecek yol bulamadık, gidersek dönecek evi de kaybetme korkusu yaşar olduk. Temkinli, çekingen olunca korkak, pısırık da dediler. Ama diyenler de o yolculuğa atılacak cesareti gösteremiyorlar. Bazı günler evden çıkmak istiyorum, şehirden uzaklara, yeşillikler içinde bir dağ köyüne kaçmak istiyorum. Bazen de evden çıkmak gelmiyor içimden. Hayal dünyası ve hayal perdesi gerçeklerden kaçmanın tek yolu oldu gündelik yaşamımızda.

  4. Çağatay Canbaz

    Tarihten günümüze uyarlama çok güzel olmuş hocam elinize sağlık. Gerçi bence buna benzer bir süreç yaşıyor gibiyiz hala. Hayat koşturmacası ve zorlukları maalesef bitmiyor. Kaleminize sağlık ☺️

  5. Nil Paşalıoğlu

    Eve dönebilmek gayreti herzaman önceliğimiz. “Öz” üne, gözüne sağlık.

  6. Burhan Kara

    Tebrik ederim Çiğdemciğim , hem didaktik anlatımla hem de analojik yaklaşımla etki düzeyi yüksek bir yazı çıkarmışsın.
    Çıtayı yükselttin.
    Sevgiler

  7. Nurcan Özkal

    Şahane! Bayıldım yine… Ben zaten yazılarına, sana hep bayılıyorum! Kalemine sağlık Çiğdem Çiçeğim.

  8. Berna Kiper

    Karanlık başlayan sabahlara mecbur kaldığımızdan beri ,
    anda kalmaktan bihaberlerin “anda kal” baskıları,”sev kendini sev” bencilliğini aşılayan koçlarla bu gün Odysseus bizim yerimizde mi olmak istemezdi biz mi onun yerinde yüzyıl daha tartışılır…İstanbul zorluklarını,günlük yaşamı ne de güzel bağlantılarla ve benzetmelerle anlatmışsın yine.
    Eline sağlık güzel Çiğdem❤️

  9. Sabiha Yılmaz

    Ne kadar güzel anlatmışsın yaşantılarımızı ve geçmişle günümüzü ne güzel bağlamışsın. Kalemine sağlık Çiğdem’ciğim, harikasın.

  10. Yine çok anlamlı bir yazı olmuş Hocam.
    Yalnız şu “İstanbul’un trafiğine kurban ederlerdi kendilerini” kısmı çook hoştu:)))

  11. Seval Baykal

    “Evim evim güzel evim”
    Geçmişten günümüze ev ve eşya görüşü değişti dediğin gibi. Eskiden şatafat ve bol eşya makbulken, günümüzde rahatlık ve sadelik ön planda…
    Şu an sahip olduğum en küçük ev ve ihtiyacım kadar ev eşyası modelini uyguluyorum olması gerektiği gibi.
    Hem sade, hem minimal olunca temizlik vs.de daha kolay oluyor malum…

    Tarihsel değişimi güzel kaleminle çok hoş anlatmışsın her zamanki gibi.Yüreğine sağlık Çiğdem’ciğim

  12. Selçuk Sözen

    Her zaman on adım önden koşturan İstanbul ve onu yakalamaya çalışan İstanbullular.Her zamanki gibi akıcı üslubunuzla ne güzel anlatmışsınız. . İzmir de yaşayan biri olarak tasvir ettiğiniz yaşam bana çok ürkütücü geliyor..Sanki İstanbul’da yaşam kocaman acımasız bir survivor oyunu.

  13. Mehmet Günes

    Bayıldım. Bayıldım! Büyük bir zevkle okudum. Hele konu bir de Antik Yunan olursa…Benzetmelerin çok çok güzel.
    Kullanılan görsel de.
    Hakikaten siz İstanbullular hayatta aklı selim bir şekilde hayatta kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
    “Kimin aklı selim kalmış ki?” Diye sorabilirsiniz ama yine de ben şahsen akıl, sır erdiremiyorum bu işe!

  14. Perihan Erengüç

    Eline sağlık.Ne güzel bağlamışsın geçmişle stresli İstanbul yaşamını. Eve dönmenin huzurunu içimde hissettim.Tebrikler.

  15. Fatma Ayten Özgün

    İstanbul’da işten evine , gün boyu yaşanan stresten ,karmaşadan sonra eve sıcak yuvasına ulaşmak ,mutlulukların en güzeli. Yüreğinize, duygularınıza , emeğinize sağlık. Yine harika bir konu işlemişsiniz . Sizi tebrik ederim Çiğdem hocam .Huzurlu akşamlar diliyorum sevgilerimle.

  16. Tülay Genç

    Canım benim, masal ve gerçek dünyayı nasıl da güzel birbirine bağlamışsın. Dış dünyadan yuvaya dönüş, zile bastığında gülen bir yüzün seni karşılaması. Her cümleni yaşadım. Şahanesin, tebrik ederim.

  17. Nazlı Hınıslıoğlu

    Tebriklerelinize,yüreğinize sağlık.Tarihten günümüze öyle güzel bir köprü kurmuşsunuz ki,bayıldım.Okuyucuyu iki dönem arasında harika bir yolculuğa çıkarmışsınız.Siz hep yazın,bizler de zevkle okuyalım inşallah.

  18. Şükran selçuk

    Ne güzel anlatmışsın koştur koştur yaşamları yüreğine sağlık çiğdem hanım zevkle okudum .

  19. Meral Kurulay

    Tadına doyulmaz yeni bir yazı. Kalemine sağlık canım arkadaşım, halimizi, geçmişle günümüzü bagdastirip bu kadar mı güzel anlatır bu kalem. Bunu en güzel Çiğdem yazar elbette. Sevgiyle kal, hep yaz.

  20. Kar yağdığında sıcacık evimde kalmanın verdiği huzuru anımsadım.

  21. Emel Bilgin

    Bu durumda bu harikulade masalsı anlatımına şu sözü eklemek yaraşır İstanbulda işten evine ulaşanlar için:”Veni,vidi,vici”.Çünkü her gün gelip görüp yener ve bir İmparatorun muzaffer edasıyla evcağızının halcağızının güvenli kollarına,mabedine atarsın kendini.
    Antre parantez,”yuva” sözcüğü de içinde çok şey barındırır.Öyle başka dillerdeki gibi home,Zuhause ya da Casa gibi sıradan değildir.
    Tadına doyum olmayan yazılarını her daim okuyabilmek dileğiyle.Kalemin,yüreğin zevâl görmesin.

  22. Necati Hakoğlu

    Eline, yüreğine kalemine sağlık.. Tarihi bir destanla günlük yaşantımızı bağdaştıran ve nasıl bir döngüye mahkum edildiğimizle bizi bir kez daha yüzleştiren güzel yazın için kutluyorum.

  23. şafak bekler bulutoğlu

    Çiğdem’ciğim şu an içinde bulunduğumuz durumu uzun süredir belki de ilk defa bu kadar hissederek okumamıştım. Her cümlesi tek kelimeyle bir sonraki için heyecan barındıran harika bir yazı

  24. Mesut Coşkun

    Tarihten günümüze güzel bir bağlantı, can alıcı benzetmeler ve akıcı bir yazı. Okurken gülümseten, bir kez daha içinde sıkıntı duyduğumuz toplum yaşamını daha olgun karşılamamıza yardımcı olacak ip uçları. Düşünmene, eline sağlık Çiğdem…

  25. Dikmen Urgan

    Çiğdemciğim, nasıl da güzel bağlantılarla tarif etmişsin ODYSSEUS’un hislerini, mücadelesini, biz İstanbullu Odesseuslarla… Gerçekten “eve” “yuvaya” dönmek için, hergünkü çılgın mücadelemiz, bir alay kaostan kurtulmak ve güvende, huzurlu hissetmek için…Emeğine kalemine sağlık, arkadaşım! Hep yaz sen, çok keyifle hep okuyalım bizler de…

  26. Emine Başar

    Tarih süzgecinden geçirip dünü ve günümüze kadar geçirilen süreçin harmanlanıp özellikleriyle, güzellikleriyle, hinlikleriyle insanoğlunun haleti ruhiyesini ne güzel ifade etmişsiniz.
    Hele eve dönüş konusunda ki duygu düşüncelerinize katılmamak mümkün mü?
    Kaleminiz ( klavyeniz) yorulmasın.
    Yazmak size çok yakışıyor emeğinize sağlık.
    Bir daha ki yazınızı beklemekteyim.
    Teşekkür ederim arkadaşım

  27. Füsun Sunter

    Süpersin ne güzel anlatmışsın yine..

Bir yorum Yaz