Arama Sonucu:

Gerçekleşmesi imkânsız bir hayal tabii ama mümkün olsaydı eğer, en çok ATİNA OKULU isimli resmin içinde yer almak, o resimdeki tarihî karakterlerle sohbet etmek ve sonsuzluğa, onların arasından bakıyor olmayı isterdim.

Astroloji ve felsefeyi teolojiye bağlayan bu muhteşem Rönesans resminde kimler yok ki: Merkezde, göğü işaret eden idealist Platon’dan yeri gösteren realist Aristo’ya ve Şampiyonlar Ligi’nden hâllice, Sokrates’den Öklit’e, Heraklitos’dan Pisagor’a kadar bu iki dehanın çevresini saran birçok İlk Çağ filozofu ve matematikçisi… Figürlerin kimisi sessizce çalışırken, kimisi de ateşli bir şekilde tartışmaktadır ve en genel hatlarıyla bu şekilde incelenebilecek freskteki tek kadın da muhtemelen Hypatia’dır. Eserin solunda, matematikçilerden oluşan doğa bilimcileri grubunun ortasındaki Pisagor… Ve onun yanı başında Hypatia, bin yıl önce öldürülmemiş gibi canlı! Peki, dönemin bu kadar “testosteron kokan” bilim dünyasında, tek kişilik o çok kıymetli kadın kontenjanını kapan Hypatia kimdir ve ATİNA OKULU’nun ölümsüz üyeleri arasından asırlarca insanlığa bakacak olan bu kadın, ressamdan böyle bir payeyi kazanmak için ne yapmıştır?

Şöyle bir gözlerinizin önüne getirin şimdi: M.S. 4. yüzyıl… Erkek dünyası… Ve bir zamanlar o dünyayı dize getirdiği halde, çöküşün eşiğine gelip dayanmış Roma İmparatorluğu’nun İskenderiye şehri… Barbar akınları bir yandan… Ekonomik, dinî ve toplumsal karışıklıklar diğer yandan… Ve bütün bu karanlık içinde yaklaşık 150,000 el yazması rulo, botanik bahçesi, hatta otopsi yapmak için kullanılan anatomi salonu ile dillere destan İskenderiye Kütüphanesi… Ve Atina’da aldığı temel eğitim sonrası felsefe, matematik, astronomi alanlarındaki tüm çalışmalarını o kütüphanede yapan, “Platon’un ruhu ve Afrodit’in bedenine sahip”, çoğu uzman tarafından tarihin ilk bilim kadını olarak kabul edilen Hypatia…

Din, dil, cinsiyet ve ırk ayrımı gözetilmeksizin herkesin eğitim alabildiği İskenderiye Eklektik Okulu’nun gözde öğretmeni Hypatia, farklılıkları çatışma unsuru gibi görmek yerine, onları BİR’in farklı görünümleri olarak ele aldığı için bu okulda Paganizm, Hristiyanlık, Musevilik gibi inançlara sahip olan öğrencilerine Platon ve Aristo’nun öğretilerini kavratmayı hedefler çünkü Hypatia’ya göre felsefe, insanları ayrıştırmaz, aksine, onları birbirlerine kenetler. Bir taraftan halka açık olan bu dersleri verirken, diğer taraftan matematikçi babası, İskenderiyeli Theon’un yazdığı ÖKLİD’İN ELEMENTLERİ isimli eserini düzenler. Matematik üzerine 13 ciltlik bir yorum ile ASTRONOMİNİN KANUNLARI’nı yazar. Çalışmalarıyla, sayısız bilimsel eserin yok olmasının önüne geçer. Doğayı anlamaya çalışır. Dünya’nın yörüngesinin elips şeklinde olduğunu açıklayan bir teorem geliştirir.

Zifirî karanlık bir toplumda ışıl ışıl parlayan herkes gibi, Hypatia da çok dikkat çekmektedir. Zeki ve başarılı olmak, çağının çok ilerisinde düşünmek dinî dogmaların yönettiği toplumlarda lanet gibidir. Bir de üstüne kadınsan ve güzelsen, eninde sonunda bunun bedelini ödetir toplum sana. Ne kadar çalışırsan çalış, neyi başarırsan başar; keskin zekân, cesaretin ve bilgin güzelliğinin önüne geçemiyorsa şayet, âdet bezini kendisine âşık olan erkeklerden birine verip “Senin asıl sevdiğin bu işte! Güzelliği güzellik olduğu için sevmiyorsun çünkü,” dedirtecek kadar da zıvanadan çıkarır insanı.

Lekesiz insanları yok etmek için çamur bulamayan toplumlar, o çamuru kendileri yaratırlar ve çirkin emellerini hayata geçirmenin en kolay yolu olarak da dini kullanırlar, ki Hypatia’nın akıbeti de böyle olmuştur: İskenderiye’nin o dönemki valisi Orestes ile piskoposu Cyril arasında patlak veren anlaşmazlığa ismi karıştırılmış, politik girdabın içine durduk yerde sokulmuş ve kendileri dine uymadığında dini kendilerine uydurup, “Ama İncil böyle söylemiyor!” diye “yalan gerçekler” yaratarak Hypatia’yı “dinsizlik ve şeytan olmak” ile itham etmişler ve onu taşlayarak öldürmüşlerdir.

Gök cisimlerinin sınıflandırılmasından, hidrometrenin bulunmasına ve sıvıların yoğunluk derecelerinin belirlenmesine kadar, geleceğin birçok buluşuna ön ayak olan Hypatia’dan günümüze hiçbir eser kalmamıştır maalesef. Öğrencisi Sinesius’a yazdığı mektuplar olmasaydı, adı çoktan silinip gitmişti belki de, kim bilir…

Özgür düşünen, biat etmeyen erkekler asırlardır susturuluyorlar. Özgür düşünen, biat etmeyen kadınlar susturulmakla da kalmayıp dünyaya hiç gelmemişler, hiç soluk alıp vermemişler, hiç ölmemişler gibi tamamen yok ediliyorlar. İskenderiye’deki kütüphane yakılmasaydı, eklektik okul kapatılmasaydı, Hypatia linç edilmeseydi, asırlar sonra kurumsal kimlik kazanacak ve adına da “Engizisyon” denilecek olan korku ortaya çıkar mıydı? Karanlık Çağ yaşanır mıydı? İnsanlık, yemeye doyamadığı acıdan bir gün bıkar mıydı?

“Tarihe baktığımızda gördüğümüz ilk şey, hâlâ aramızda yaşayanların korkmadan düşünenler olmasıdır.”

Hypatia

14 Mart 2022 Pazartesi

(Bu blog yazısı; çevrim içi aylık kültür, sanat ve edebiyat dergisi “Mikroscope”un 10. sayısında da yayımlanmıştır.)

Söndürüle(meye)n Işık: Hypatia | Mikroscope (mikro-scope.com)

34 Yorum

  1. Ozgul Kose

    Hayranı olduğum bu muhteşem kadını senin kelimelerinde, satırlarında bulmak ne güzel. İçim burkularak okudum tam yerinde, özde, net cümlelerini. İyi ki yazıyorsun.

  2. Özlem Özdemir

    Aradan geçen yüzyıllara rağmen değişen çok da bir şey yok bence; ne yazık. Bir kadının güçlü kaleminden güçlü ve aslında karanlığa rağmen ölümsüzlüğü yakalayabilmiş bir kadının hikayesini okumak; ne harika…

  3. Özlem K.

    Hakkı yenmiş ve canı alınmış bir kadına kaleminizle ses verdiğiniz için çok teşekkür ederiz Çiğdem abla. Çok da güzel anlatmışsınız. Elinize, kaleminize sağlık.

  4. Emel Bilgin

    Dünden bugüne hiçbir şeyin değişmemiş olması,olduğumuz yerde sayıyor olmamız ne acı.Hakkında hiçbir şey duymadığım bu önemli ve nadide kadın hakkında yine sürükleyici ve merak uyandırıcı bir anlatım.Sosipatra’yı andırdı ama sonu çabuk gelmiş öldürülmüş ne kadar üzücü.Değişen birşey yok bu daha da üzücü.
    Sevindirici ve teselli eden tek şey senin leziz unique kalemin.Bizi lezzetsiz bırakma

  5. Yine muhteşem bir yazı yazmışsın. Eline emeğine sağlık Çiğdemciğim.Okuyup ,araştırıp çok büyük emek vererek yazdığın bu yazı da yine beni çok etkiledi.Sayende 4. yy a gittim geldim ve bir defa daha değişen birşey olmadığını anladım … Teşekkürler canım. Sevgiler

  6. Burhan Kara

    Öğretici içeriği ile yazın her zaman olduğu gibi dolu dolu. Diğer taraftan yazarlığının nasıl köklenerek büyüdüğünü izlemek , hem keyif hem gurur veriyor bana.
    Bu büyülü yolcuğunda umarım hep senle kalırız.

  7. Hatice Ertan

    Yine en küçük kılcal damarlarıma kadar hissettiren bir yazı daha senden sevgili Çiğdem. Sen hep yazmalısın.
    Konu ne yazık ki güncelliğini yitirmemiş, günümüzde de aynı sıkıntılar belki yaşanış şekilleri farklı olarak, hep hayatımızda ama senin kaleminden ele alınışı muhteşem.
    Keşke bu yazı, bu harika kadının başarılarını bir sonraki nesillere duyurabilmek adına yazılmış olabilseydi. Hiç şüphem yok ki sen yine bunu en iyi şekilde yazardın.

  8. Berna Tuncel Özdemir

    Yüreğine, kalemine sağlık sevgili çiğdemcim, yine dolu dolu ve yine çok etkileyici bir yazı kaleme almışsın.

  9. Melek Toksoy

    Hypatia’nın ve tabi öğrencisi Sinesius’un da ruhları bizler onları öğrendikce, andıkça aydınlanıyordur muhakkak. Hypatia’yı Acımasızca yok ettiklerini düşünen bağnaz ataerkillere inat yine de bu çağa kadar bize ulaşabilmesi de onun zekasının, aslında tüketemedikleri gücünün de başarısı!
    Sevgil Çiğdemciğim O müthiş kaleminle, Atına Okulu resminin içinde 4yyila gidip, insanliğa – bilime hizmet etmis bu degerli Hypatia’yı tanıdım, döndüm, ama insanın hep aynı insansızlığı içinde dönmüş durmuş olduğunu bir kez daha farkettim. Korkmadan düşünen ışıkların devam etmesi dileği ile, Sevgiler.

  10. Yıllar evvel Hypatia’nın hayatını
    filmde izlemiştim.
    Dinlerin toplumları nasıl değiştirdiği;
    Ve bu sebeple değişen toplumların ,
    bilime bakışlarının nasıl yozlaştığı
    vurgulanıyordu.
    Değişen birşey yok Çiğdemciğim
    Halâ en iyi üniversitelerde bile (ne kadar başarılı ve yaratıcı olsan da)fincancı katırlarını ürkütüyorsan,yaşatılmazsın..

  11. Free hypatia filmini izledikten sonra işte bu yüzden feyz almak için kendime rumuz olarak hypatia ismini vermek istedim.

  12. Mine Aksoylu

    Muhtesem bir yazı.Dalan gözlerle antik çağa gidip bir kadın filozofun ne kadar da eğitimli çok dalda basarili olup ama her zaman diliminde olduğu gibi guzelligin başarısının önüne geçirtilip din kisvesiyle seytanlastirilmasi yok edilmesi ama her kadında oldugu gibi mutlaka inandığının arkasında duran o dik kendine saygılı duruşu ne de güzel anlatılmış.Sayende okuduklarimdan daha bir keyif daha bir bilgi kültür kazanmış olmanın mutluluğunu yaşadım yine.Emegine saglik canim.’Hypatia’da senin bilgi birikimini,öğrenme isteğini, inandiginin arkasındaki dik duruşunu da yakalamadim değil….Bu dünyayı kadınlar kurtaracak her türlü egemenlikten.Sevgilerim, mürekkebine ilham olsun canim.Yazmaya devam durmadan….

  13. Seval Baykal

    Felsefe; birey ve toplum hayatında öğreti ve iletişimde kuşkusuz çok önemli bir bilim, düşünce kolu.
    Hypatia; hem çok farklı dallarda uğraşı vermiş, hem de kadın bilim insanı olmasıyla yeri ayrı tutulan bir Yunan filozofuymuş.
    Yazını okuyunca araştırma yaptım azıcık…
    Hayran olmamak mümkün değil çabasına sonu hazin olsa da…

    Sana güzel ve merak uyandıran yazınla ruhuma ulaştığın için teşekkür ediyorum.
    Merakla yeni yazılarını bekliyorum Çiğdem’ciğim. Kalemine sağlık her zamanki gibi…

  14. Selçuk Sözen

    Atina Okulu isimli freski ile yazınızda tanıştım.Resmi indirip yazıyı resim karşımda tekrar okudum.
    Sizin de bahsettiğiniz gibi o devirde onların arasında olmak ne müthiş olurdu
    Hayali bile güzel.
    O yıllardan bu güne bizim coğrafyada çok şey değişmedi hatta geriye doğru da bir gidiş var.
    Bilim adamına “bilim insanı” demeyi daha yeni başardık.
    En azından bilimi ataerkillikten kurtardık.
    Yine çok güzel bir konu,çok sürükleyici bir anlatım.Kaleminize sağlık.

  15. TÜLAY KAHRAMAN GENÇ

    Bu yazınla birlikte “Atina Okulu” ve “Hypatia” kelimeleri kaç kez tıklandı acaba? ben iki farklı kaynaktan 2 kez katkıda bulundum bile :))
    Yazılarının içinde genel olarak hissettiğim; her biri farklı bir dünyaya açılan kapılardan geçiyorum ve ilk kapı ile şu an bulunduğum yer arasında hayal kurup, analiz etmekten kendimi alıkoyamıyorum duygusu, harika.
    Üretilen bilginin süreci ve sonuçlarından çok, kimden geldiği, ucunun nereye dokunduğu, birey değil cinsiyet, ve her geçen gün eklenen yeni yeni filtreler sanırım dünya döndükçe hiç bitmeyecek…

  16. Gülden Kurttekin Tetikel

    Hypatia’nın birikiminin, o döneme karşın donanımının olması bir kadın olarak ne denli gurur okşayıcı olsa da, başka gezegenlere gidilen, mikrocerrahiyle çok güç ameliyatlar gerçekleştirilen, bağnazlığın “sözde” kınandığı; buna rağmen savaşların, açlığın, eziyetin her türlüsünün artarak sürdüğü bir çağda bu kafa yapısının daha da ivme kazandı(rıldı)ğına tanıklık etmek son derece ironik ve düşündürücü değil mi? Sağ ol Çiğdem, kalemine sağlık.

  17. Mürvet Acar Odabaşı

    Hypatia.. Ne hayat ama.. Okurken dönemin ruhunu hissederken her adımda.. Sonunda verdiği üzüntü yüreğimizi yaksa da.. Günümüzde Hypatia zekasını ve Zeyna’lığını taşıyan bir kontes tanıyorum ben.. Kalemi de çok kuvvetli üstelik

  18. Çağatay Canbaz

    Yeni yeni olaylar, bilgiler öğreniyoruz sayenizde. Okurken adeta anı yaşadım, Hypatia oldum. Ancak erkek olmama rağmen, toplumdaki bu erkek düşüncelerine, tavırlarına tekrar sinir oldum. Bir adım ilerlememişiz resmen, yazık! Değişmeyen tek şey o değil maalesef. Dini kullanmak da o zamandan süregelen bir durum belli ki. Yazık çok yazık. Bu yeni bilgiler için ve bu duyguyu yaşattığınız için teşekkür ederim, emeğinize sağlık

  19. Mehmet Günes

    Büyük bir keyifle okudum yine blog yazını. O meşhur tabloda Hypatia’nın da olduğunu sayende öğrenmiş oldum. Metni yine çok beğendim ama nedense orada geçen “barbar” kelimesine takıldım. Roma bakış açısına göre, evet barbar halklardı onlar. Karşı tarafın bakış açısına göre ise, Roma’nın diktalarına boyun eğmeyen özgür halklardı onlar. Tıpkı ‘Konstantinopolis’in düşüşü vs. İstanbul’un fethi’ gibi…Sevgiler…

  20. Feyzullah OĞUZ

    Öğreten bilgilendiren düşündüren harika bir yazı. Okurken sanki birçok şeyin hala benzer olduğunu hissettim. Çok güzel bir yazı olmuş.

  21. Sabiha Yılmaz

    Öğretici, düşündürücü ve hayal sınırlarını zorlayıcı bir yazı olmuş yine. Zaten yazdıklarının en sevdiğim yanı bu. Zaman içinde yaşanan şeyler, hikaye tadında anlatılmış.

    Baştan beri var olan bu gizli karanlık, düşünen, yaratan kadınlara karşı duyulan korkuyu bastırmak için, kadını yok etmeye, yok saymaya devam ediyor maalesef. Ne kadar acı ve korkunç.

    Ellerine sağlık sevgili Çiğdem. Hypatia’nın özgür ruhu, hatırlandığı için mutludur bence…

  22. Berna Kiper

    Düşünen kadın dinsiz,üreten kadın şeytan,şifacı kadın büyücü…. Doğa bile ANA oysa ki..
    Aklın hazzına sahip çıkan güzel Hypatia’yı çok severim ve sen de nefis anlatmışsın yine Çiğdemciğim nasıl akıcı yazmışsın.
    Kalemine sağlık❤️

  23. Mesut Coşkun

    Tarihten günümüze uzanan bir yazı. Okurken gözümün önüne, Atina, İskenderiye geldi Yaşasın Hypatia gibi cesur yürekli kadınlar. Yazının bitiminde ki sözü çok sevdim;Tarihe baktığımızda gördüğümüz ilk şey, hâlâ aramızda yaşayanların korkmadan düşünenler olmasıdır.”
    Düşüncene, yüreğine sağlık Çiğdem…

  24. Okurken kendimi üniversitede kültür derslerinde gibi hissettim 🙂

    Zamanın hiçbir şeyi değiştirmemesi…
    Ne acı.

  25. Dikmen Urgan

    Atina Okulu ile ilgili bilgileri, özellikle Hypatia’nın zekası ve bilimsel çalışmalarıyla ürettiklerini okumak kadın olarak çok gururlandırdı beni ama aynı zamanda da bitmek bilmeyen kadın düşmanlığını ve karanlık kafanın varlığını hissettirerek, bir kere daha titretti içimi! Bilgilendirdiğin için binlerce teşekkürler!

  26. Ayşe Beloğlu

    Erkek egemen bağnaz toplumların hala sıkça görüldüğü günümüz dünyasında da maruz kalınan sonu yaşamış Hypatia.
    O dönemin koşulları düşünüldüğünde hayran oldum Hypatia ya.Sayende yine aydınlandım Çiğdemcim.Kalemine sağlık

  27. Ayten Özgün

    4.yüzyıl’dan 2022 yılına geldik ama kadınlar gakkında’ki fikirler aynen devam etmekte. Hypati’ayı taşlayarak öldürmeleri ise
    Hypati ‘anın başarılarını haz-medemediklerinden olsa gerek. Taşlanarak öldürmek
    Dört mezhebin ittifakla görünüşe göre ölünceye kadar taşlayarak cezalandı-
    rılır fakat dinimizde böyle bir şey yok. Ben bu recm olayını
    Arap Devletlerine özgü sanı-yordum.Yüreğinize, kalemin-
    ize sağlık . Çiğdem hanımcığım. Tebrik ederim Harika bir yazı. Teşekkürler. Sevgiler.

  28. Şükran selçuk

    Öğreten bilgilendiren düşündüren harika bir yazı. Teşekkürler çiğdem hanım zevkle okudum.

  29. Esin Arkan

    Ne kadar ilginç değil mi? Değişen hiçbir şey yok, Hypatia’nın verdiği mücadele hala devam ediyor. Toplumların gelişmesinde, felsefenin öneminin anlaşılmasını beklemek, maalesef ütopik bir düşünce halini aldı. Umarım yine liselerin müfredatında yerini alır.

  30. Natig Valiyev

    Bilgilenmenin yaşı ve zamanı yoktur. Dönemi yaşarcasına büyük zevkle okudum yazınızı. Bana yeni bir bilgi kazandırdığınız için teşekkür ederim.

  31. Hypatia’nın yaşamı ilmi ,maalesef felsefeyi dinle örtüsturenlerin anlayışları ile neticelenmiştir.Halen felsefeyi Allah mefhumuyla çarpışan zihniyet hakim.4.yuzyıldan bugüne değişen bir şey yok halen bence.Hele kadınlar için.

  32. Sehnaz SOYKAN

    Okurken öğreten,düşündüren bir o kadar da hüzünlendiren,okuyanin hayal dünyasıni zorlayan müthiş bir yazı olmuş. Kimbilir; o Engizisyon mahkemelerinde ya da başka coğrafyalarda kac kadin Hypatia ile taşlanarak,yakılarak ya da asılarak korkunç şekilde can verdi. Dogmatik ve Skolastik dönem benim hep ilgimi çekmiştir neden bilmiyorum. Malesef ki, gunumuzun modern dünyasında da din kisvesi altında hala hayatlar sondurulmeye, kadınlarımız ölmeye devam ediyor.

  33. Mustafa ATALAY

    Yine özel ve güzel bir konuya değinmişsin. Yalnız bu söylediğin, anlattığın konu, Adem ve Havva’dan itibaren sanırım aynı. Bize yansıyanları biliyoruz. Gerisi belirsiz. Bunda erkek ve kadın ayrımı yapmadan, gerçekten bilim adamı olan veya doğruları söyleyen her kişiye reva görülmüş, bir sondur. Bize söylediğin gibi, tarihte erkek egemenliği ile karşı karşıya kaldığımızdan, sadece erkeklerin katledildiğini biliyoruz. Aslında bahsettiğin gibi birçok kadın da, ilmine bilimine istinaden feci şekilde öldürmüşlerdir. Bu insanlık tarihi için geçerli olan, ama bir o kadar da insanlık dışı olan bir durumdur. İnsanların genel karakteri, iyiyi bozmak kötüyü övmek gibi olduğu için, olan hep iyiler olmuştur. Bu şekilde fikrimi beyan ederken yine kalemine, eline, gönlüne sağlık diyorum. İnsanlık adına yaşam boyu huzurlu ve güzel günler geçirmek dileğiyle. Saygılarımla…

  34. Füsun Sunter

    Yazını okumadan önce daha önce duymadığım,görmediğim Atina okulu isimli eserle ilgili yazıları okudum..Ne muhteşem bir resimmiş! Sonra yazını okudum ve o muhteşem kadını tanıdım,Hypatia..
    Yazmayı hiç bırakma olur mu..

Bir yorum Yaz